24 Aralık 2010

.bana uçurumlardan bahsetme

.bir


sis nedeniyle
seferi iptal edilen
bir vapuru
kapalı iskelede
beklemek yerine
geçmek için
Marmara denizini
başka yollar aranırken
her seferinde
ayakkabılarımızın
altına serili
sokakları
ve caddeleriyle
şehir
çektiği emanetini
gırtlağımıza
yaslamasın diye
herkes gibi
hızlı hareket ediyoruz,
doğup
büyüdüğümüz
bu yerin
iki kıyısının
arasındaki denizin
üzerine serili
beyaz sisin ardındaki
düz çatılar
kiremitler
camiler
kiliseler
mahalleler
ve gökdelenlerle bezeli,
pusulanın tüm yönlerine
insan
eşya
silah
uyuşturucu
ya da
para edecek
herhangi bir objenin
ticaret yolu olan
on binler yaşındaki
bol limanlı
gri denizi
kıtalarının arasındaki
akıntılı sularında
köpüren dalgalarını
ayaklarımızın dibine
savurup
minarelerden ezan sesleri
okunmaya başladığında
sanki
bu iki yakalı
sonsuz
bucaksız
devasa şehir
oyun alanımızda takınmamız gereken ciddiyetle ilgili
bizi uyarıp
uyandırıyor
soğuk bir günde
kendimize getiriyor
baktığımızda
takvimlere
seni
bizi
ikimizi
hepimizi
bir şehir ki
kalabalık ve eski
bir şehir ki
planları harekete geçirecek kadar
etkili
canlı bi bomba kadar
parça tesirli.






.iki


‘yaptığın şey
bir uçurumdu’ dedin
bana uçurumlardan bahsetme.
uçurum derin
fırtına da gerçekti.
‘Allah kimseyi düşürmesin’
diye anılan
beton bloklardan
hastane binalarına
düşmüş
düşürülmüş
ölüler
yaralılar
hastalar
organlar
ilaç kutuları
hasta bakıcılar
ziyaret kartları
ambulans şoförleri
doktorlarla siren sesleri
kadar gerçekti,
ülke üzerindeki
kodeslerde yatarken
özgürlük düşleri kuran
tutuklularla
onların dışarıdaki ailelerine
bakmakla yükümlü olan
beyaz bi arabanın
torpidosuna zulalı
yeşil bi paketin
tek gecede dibine vurmak
boş alkol şişelerini
kaldırımlarda kırmak
yapıştırıcı solumak
kadar gerçekti,
öz torununu
taciz edip
70’lik aletini
gizli gizli
kaldırmaya uğraşan
ak sakallı bir dedenin
varlığından
haberdar olmak
ve sokakta yaşayan
vücudu façayla kaplı
13’lük bir velete
banyo yapması için
havlu uzatmak ve
bitik barların
tahta taburelerinde
vişneli votka içerek
sanattan dem vuran
şöhreti hayal ederek
kafasını bulan
biri yüzünden
bilek doğramak
kadar gerçekti,
sprey boyalar
duvar yazıları
ayrılık şarkıları
inşaatlar
otobanlar
istasyonlar
çakıl taşları
kesişmeler
çarpışmalar
sürtüşmeler
ruh arızaları
trafik kazaları
şehir ışıkları
metro hatları
metrobüs duraklarındaki
elektronik bilet yığınları
kelebek, sustalı
ve Bursa çeliği
mevzu bıçakları
yollar
duvarlar
yolculuklar
toplanmış çantalar
küfürlü tezahuratlar
küllükte
gebertilen
sigaralar
haberler
eylemler
mitingler
panzerler
molotoflar,
kör karanlıkta
atan şafaklar
kadar
gerçekti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder