21 Ocak 2011

.dokuzCanlı

dört tarafı
telle çevrili
çöplüğünde
hayatta kalmayı
tecrübeleyen
şartlarla uzlaştığında
bunu beceren
bir sokak köpeğinin
tehlikeli bölgesine
merakından
yalnızlığından
korkaklığından
ve kancıklığından
dolayı usulca sızan,
başka bir sokak köpeği-
kuyruğunu havaya dikip
kokusunu belli ederek
diğer itin bölgesine
girdiğinde ve
işaretini bırakmak için
tel örgülerin diplerine
sıçıp işediğinde,
artık bu pis yerde
var olduğunu kendisinin de
kasıtlı ilan edince;
bir gece vaktinde
ya da bir gündüz düşünde
tasmasız iki özgür köpek
tüm hayvanların yaptığı gibi
birbirlerinin götünü kollamak için
birbirlerinin götünü koklayarak
sözleştiler aralarında karşılıklı
birkaç kez havlayarak.



yattılar kalktılar
uyuyup uyandılar
yediler içtiler
işediler sıçtılar,
kovalayıp kaçtılar
saldırdılar açtılar
birlikte bitlendiler
karanlık köşelerde
birlikte kapıştılar
tasmalı köpeklerle
çöplükteki kedileri
birlikte korkuttular
geçip giden arabaları
birlikte kovaladılar,
yıldızlı göğün altında
yan yana oturdular,
iki kuduz köpek
farkına bile varmadan
tenha bir çöplükte
aşkı buldular.



zaman akıp gitti
günler günleri devirdi
çöplükten ayak kesmeye başladı
dişi olan sokak iti,
onu beklerken sokak köpeği
kalın postunun altındaki
büyüyen yaralarını fark etti
yaladı yaralarını
düşünmeden acısını
kuru kan pıhtılarını
tükürüyle sıvılaştırdı
kanını akıtarak
etini kurcaladı
söktü derisinin
bütün kabuklarını
ve devrildiğinde yere
kan ve ahmaklık içinde
orada uzanıp
hareketsiz durdu
belki bir süre uyudu
belki bir süre başka bir evrene uçtu,
diğer köpek
neden zaman sonra
çöplüğün bir sotasında
onu bulduğunda
usta burnuyla
biraz kokladığında
kaçınılmaz bir intiharın
kokusunu alınca
birkaç adım uzaklaşıp
götünün üzerine oturdu,
o gece gökte dolunay vardı
çöplük her zamanki gibi
tekinsiz ve karanlıktı
dişi köpek
birkaç kez inler gibi
karanlığa doğru havladı
ve eğip boynunu
bacaklarının arasına
aldı kuyruğunu
bir zamanlar
geldiği kadar
temkinli adımlarla
ne o çöplüğe
ne diğer köpeğe
ne de o birlikteliğe
bir daha asla
geri dönmemek üzere
arazi olup
kendi kaderine doğru
usulca uzadı.


ertesi gün
terk edilerek
unutulan
yaralı köpek
en kısa sürede
ölmek istedi,
sonraki gün
çürümeye bırakılan
değersiz bir eşya misali
elden çıkarılan
yaralı köpek
yok olmayı diledi,
bir sonraki gün
öldü sanılan
bozuk bir para gibi
düşüncesizce harcanan
it oğlu it köpek
ölmeyi denedi ama
bunu bile beceremedi
günler kendini haftalara
haftalar aylara çevirdi
oyun devam etti
sadece karakterler değişti
ve bir gün parladı
gökte güneşin ışıkları,
köpek en asil tavrını takındı
dimdik ayağa kalkıp
güneşi selamladı
silkinerek attı
postundaki kanları
ve yeniden havlayıp
güneşe doğru
koşarak uzaklaştı…
artık bi köpek besliyorum
içimde,
tam şuramda,
heyecanlı;
tasmasız bi it büyütüyorum
üstelik dokuz canlı.



artık kan ter içinde uyandığında
herhangi bir gecenin ortasında
kalkıp kendi suyunu bardağa
kendin dolduracaksın,
konuşmak için ağzını açtığında
ölen bir karakterin son tiradı gibi
çıkardığın bütün fısıltıları
sadece sen duyacaksın,
şehrin çürüten kalabalığında
gözlerin adamını arandığında
sürekli yanılıp duracaksın;
rezalet herifler ile avunacaksın,
ve etrafını saran maskeli suratlara
kendine dair bir şeyler anlattığında
dışarıdan gelen ses seni bastırınca
volümsüz içine kapanacaksın.
sonra beni anımsadığında
her hangi bir hatıralara dalış zamanında
boğazında kalmışım gibi yutkunacaksın,
beni düşünmelerinden yarattığın enerji ile
sağ kulağımı çınlatacaksın,
son şekerini kaptırmış bir çocuk gibi
enayiliğine doymayacaksın.
artık cesaretin kaybolduğunda
bir umutsuzluk anında
senin gibi bir boka bulaşarak
senin gibi bir suça ortak olacak
senin gibi biri için engelleri aşarak
senin gibi birini yaşatmayı başaracak
birini bekleyerek
içecek
sıçacak
üzülecek
ağlayacak
zırlayacak
dibe vuracak
mutluluğa kart açacak
ama mutsuz olacaksın;
yaşlanıp buruşacak
çirkinleşip kilo alacak
daha fazla makyaj yapacak
tüm keyiflerinden bıkacaksın,
ve sevgisiz
kimsesiz
efendisiz
sahipsiz
ölmektense,
kendi
kafana
kendin
sıkacaksın.



çünkü öylece bitti her şey,
hiç yaşanmamış gibi bitti
uyuyormuş gibi
yorgunluktan ölmüş gibi
ilk gördüğü kuytuda bitti.
yavaşça,
süzülerek,
tüy gibi
ya da sert bir tokat gibi
beton gibi
kafaya bi tane sıkmak gibi
bitti.
arası yok evet arası yok,
orası da yok artık sana,
burası da yok.



.bitti




22.01.11-.kadıköy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder