28 Eylül 2011

.k.p/b- from 'b.5

...Şehrin sahillerindeki bütün balon, kapak, teneke, şişe ve hedef tahtası vuran havalı tabanca, tüfek ve ok kiralayıcılarının senin düşmanın oldukları kanlı bir çatışmanın hayalini kur. Sahildeki hangi kayanın daha keskin, hangilerinin üzerlerinde sekerek rahat yürünebilir, hangisinin üzerinde denizi seyredilerek içilir ya da hangisinin kuytusunda rahatça sevişilebilir olduğunu en az herhangi bir cinayet aleti tutmaya zorlanmış avuçlarının içleri gibi ezbere bilsen de silah, mermi, nişancılık, dikkat, ustalık, tecrübe ve balistik avantajları bariz şekilde rakiplerinin elinde. İçindeki hayatta kalma güdüsü kullanabileceğin en kuvvetli silahın; karşına çıkan her problem de çözümlemen gereken basit bir bulmaca, ne kadar büyük, zor ve karmaşık ise o kadar keyifli, eğlendirici ve zeka geliştirici. Beynimin derinliklerinde bana hayatta kalmamı salık veren sinyaller gönderen et ve kandan bir radar var, bu sinyaller vücudumun kalbimden gelen mesajlara göre davranmasına engel oluyor. İyiyle kötünün dengesi olayında çelişip duruyorum. Terli avuçlarımın tuttuğu direksiyondan kaldırdığım gözlerim arabanın dikiz aynasından kucağındaki kanlı itle birlikte arka koltukta oturan kan ve kusmuk suratlı kıza ve onun ardındaki içinde ölmek üzere olan bir polisin yattığı kapalı bagaj kapağına, arada da farların aydınlattığı karanlık yola bakıyor. Hislerimi ve vermem gereken kararları birbirine karıştırmamaya çalışıyorum, bunu denedikçe de her şey daha fazla karışıp belirsizleşiyor. Bulmaca içinden çıkılamaz bir hal aldığında umutsuzluğu geri plana iterek derin bir nefes alıp onu içimde tutuyorum. Pollyanna yanımda infaz sırası gelmiş bir mahkum kadar mutlu ve huzurlu kalır. Nefesimi yavaşça bırakıp yeni bir nefes alıyorum, bunu birkaç kez tekrarlıyorum. Kırmızı ışıkları yanıp sönen bir yaya geçidinde karşıdan karşıya geçen el ele tutuşmuş bir çifte yol vermek için yavaşlarken, zihnimde açtığım çözüm yolu kapılarından en makul olana odaklanarak doğru stratejiyi göndermesi için evrene pozitif bir sinyal gönderiyorum. Kendimi ne istersen o gerçekleşir, neyi düşünürsen onu görürsün tarzından düşüncelerin hepsine gözü kapalı halde inandırıyorum. Kişisel gelişim kitaplarının hepsi, çok azını okumuş olsam da özellikle evrenin çekim yasasıyla ilgili olanlar benim her kelimesine inandığım kutsal kitaplarım şimdi.  Hayatın akışı bulmacanın kolaylıkla keyif alarak üstesinden gelebilmem için yapmam gereken en akıllıca hamlenin ne olduğunu kısa süre içinde gönderecek. Enerjim ve evrenin işleyişi kusursuz bir uyum içinde çalışıyor. Her şey yolunda, hiçbir sıkıntı yok. Arka koltukta kanun kaçağı bir kız yok. O kızın kucağında silahımdan çıkan bir kurşunla yaralanmış bir köpek de yok. Bagajda vurup tekmeledikten sonra yarasına iki gram eroin bastığımız bir polis de yok. Bir tek ben ve yan koltuktaki kadim dostum, sadece ikimiz varız. İstanbul yok, Türkiye Avrupa Asya, diğer kıtalar ve denizler de yok. Dünya ve diğer gezegenler, uzay galaksi ve evren de yok. Yer çekimi ve hava da yok. Belki de hepsi öldüresiye şekilde bariz, hayatta kalmaya zorlayacak, hatta bunu yaparken de bundan tat almayı öğretecek kadar net bir şekilde var, bu kez de ben yokum, kadim dostum da yok. Bir süre sonra sona varacak bu durum şu an için bombok. Düşünmekten vazgeçmeyi düşünürken üzerinden geçtiğimiz çift yönlü caddenin çoğunun kepenkleri kapalı mağazaların önündeki kaldırımlarda gecenin karanlığında kimlikleri belirsiz birer siluet gibi belirip kaybolan tek tük insanlar; seyyar satıcılar, taksiciler, evsizler, alkolikler, akşamdan kalmalar, sokak çocukları, orospular, pezevenkler, polisler, sivil polisler, çöpçüler ve bütün gece yaşayıp gündüz uyuyanlar ön camın ardındaki kaldırımlardan tıpkı bir sinema filmi gibi belirip kayboluyorlar. Problemimi hemen çözmeye çalışmıyorum, zor ve eğlenceli olduğu için varabildiğim kadar tadını çıkarıyorum; mantıklı kararlar verip parçaları doğru yerlere oturtarak boşlukları dolduracağım, bulmacayı hazırlayan tanrı çözüm yollarını da gözlerimin önüne getirecek, görebilmek için hayatta kalma güdümü kullanacağım ve bütün parçalar yerli yerine oturduğunda da çözüme ulaşmanın tadını yaşayacağım. Hepsinin ardından da gönül rahatlığıyla,  ‘Sırada ne var?’ diye sorabilirim...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder